Bebekler ve çocuklarla gerçekleştirdiği klinik çalışmalardan yola çıkarak psikanaliz alanına çok önemli katkılarda bulunan pediatrist Donald W. Winnicott bebeğin tek başına var olamadığını, aslında bir ilişkinin parçası olduğunu vurgular. Her bebek özenle gelişir ve her an yavaş yavaş büyür. Bebek bakım vereni ve ihtiyaçlarını karşılayan kişiyi mükemmel olarak görür. Çocuğun içinde büyüdüğü bu ortam, bakım vereni ile kurduğu ilişki eğer onun gelişimini destekleyebiliyor ve bireyselliğine katkı sağlayabiliyorsa, bu bir ‘kucaklayıcı çevre’ dir. Kucaklayıcı ortamının bütünlüğü, bakım verenin bebeği koruma, bebeğin duyusal deneyimini dikkate alma, gündüz ve gece boyunca rutin bakım sağlama ve anbean değişikliklere uyum sağlama yeteneğine bağlıdır. Winnicott bu bakımı “yeterince iyi annelik” olarak adlandırır. Başka bir deyişle bu, bakım verenin birincil bakım verme mesleğini gerçekleştirerek bebeğin akışına uyum sağlamasıdır. Gelişmeyle doğru orantılı olarak istek ve ihtiyaçlar arttığında bakım veren bu istek ve ihtiyaçları karşılayamaz. Böylece mükemmel anne-bakım veren yanılsaması ortadan kalkar. Bebek bir süre sonra alamadığı bakımın, karşılanmayan isteklerinin üstesinden gelebilir. Bu bir zihinselleştirme sürecidir. Zihinselleştirme sürecinin doğasında, çocuğun kişiliğini, bedenini, duygularını, düşüncelerini, anılarını, nöro-duyusal sistemini, korkularını, arzularını vb. içeren kendine ait bir zihni olduğunun farkındalığı vardır. Başka bir deyişle çocuk gerçekten de ayrı bir insan olduğunu fark eder, buna bireyselleşme süreci de denebilir. Çocuğu kucaklayan bir çevrenin bireyselliğe olan katkısı oldukça önemlidir.
Leave a Reply